27 Eylül 2014 Cumartesi

"TAKIM RUHU" VE "TAKIM OLMAK"


Galatasaray son iki sezonun alışkanlığını bozmayarak sezona yine kaos içerisinde girdi. Aslında bu durumun gelişi, sezon öncesindeki gelişmelerden belli etmişti kendisini. Çoğu Galatasaray taraftarı Mancini ile devam edileceği ve takımın daha iyi bir hazırlık döneminden sonra oturmuş bir sistem ve kadro ile sezona başlayacağını düşünmüştü. Ama haziran ayında Mancini-Aysal görüşmesinden sürpriz istifa kararı çıktı ve Galatasaray bir sezon bile geçmeden yine teknik direktör belirsizliğine sürüklendi.Ve bu belirsizlik neredeyse iki aya yakın sürdü. Önce Alman ve Hollanda ekolü denildi, listedeki bütün teknik adamlarla konuşuldu fakat kimse göreve talip olmadı. Bu dönemde benim kişisel tercihim ve görüşüm, Alman ekolünden dinamik, genç, hırslı ve başarıya aç olan bir teknik adamın takımın başına getirilmesiydi. Tuchel tercihi çok uygun gelmişti ama maalesef Alman teknik adam görevi kibarca reddetti.
Bu dönemde yaşanan gerek teknik direktör belirsizliği gerekse transferlerin gecikmesi, yönetimdeki ileride yaşanabilecek olası krizin belirtileriydi aslında. Takımın hazırlık aşaması gecikti ve bu da takım olma ve sezona belirgin bir sistem alışkanlığı ile başlamak konusunda sıkıntıları artırdı.Sonuçta, bana göre hızlı ve plansız bir tercih ile Prandelli takımın başına getirildi.
Prandelli geldiği günden itibaren takımı kafasında oturtmaya çalıştı, bu konuda Mancini'den daha başarılı olduğunu söylemek gerekli.Fakat Süper Kupa ve sonrasında Süper Ligin ilk dört haftasına bakacak olursak, sistem ve takım uyumu konusunda hala bir yığın problemle baş başa. Bunun yanında Ekim ayında olağanüstü genel kurul kararı ve seçim süreci mutlaka takım üzerinde etkili olacaktır.
Dün oynanan Sivasspor karşılaşması Galatasaray için lig yarışında yeni bir sayfa açmalıydı. Bir bakıma öyle de oldu. Prandelli alışılmışın dışındaki takım tertibi ve kadro seçimi ile taraftar desteğini de yanına alarak istediğini bir bakıma aldı. Ama unutulmaması gereken ve iyi analiz edilmesi gereken gerçeklerin olduğu kesin. Bunların başında, takımın hala büyük bir özgüven eksiği var. Bu öyle bir illet ki, 4 sezon önce takımın ligi orta sıralarda bitirmesine neden olan etkenlerden birisi. Diğer bir sorun, takımda hala bir takım ruhu ve güçlü arkadaşlık bağlantılarının olmaması. Burak, Selçuk ve Olcan arasındaki dostluğu bir kenara bırakırsak, özellikle yerliler ve yabancılar arasındaki uçurum görülmeyecek gibi değil. Dünkü maçta ikinci gol sonrasında takım halinde el ele kulübeye doğru yapılan koşuda bile Prandelli'ye tavır alan Olcan takım arkadaşlarının elini bırakıp orta noktaya doğru tek başına yürüyor. Bu da Galatasaray'ın hala bir takım olamadığını gösteriyor.
İlerleyen dönemde yönetim ve belki de teknik kadro değişikliğinin Galatasaray'a ve Süper Lig'deki dördüncü yıldız yarışına nasıl bir etki yapacağını hepimizi göreceğiz. Tüm Galatasaray'lıların dileği bu dönemin en az kayıpla atlatılması.

Lütfen yorumlarınız esirgemeyin..

Yeni yazılarda görüşmek üzere...

0 yorum :

Yorum Gönder